Tıbbi istatistiklere göre, ülkemizde en sık görülen 10 kanser tipi arasındadır. Pankreas kanserine bağlı ölüm oranı ise daha sık görülen kanser tiplerinin birçoğundan daha yüksektir. Bunun nedeni, pankreas kanserinin hırçın bir tabiata sahip olması ve hastalığın genellikle geç dönemde teşhis edilebilmesidir. Pankreas kanseri genellikle bir ileri yaş hastalığıdır; hastaların büyük bir kısmı 60 yaş üzerindedir. Pankreas kanseri gelişimi riskini artırdığı bilinen en önemli faktörler ailevi yatkınlık, bazı genetik hastalıklar, kronik pankreatit, tütün ürünleri, şişmanlık ve diyabettir.
Pankreas kanserlerinin oldukça büyük bir kısmı ekzokrin pankreastan yani hazım enzimlerini üreten sistemden kaynaklanır. Bu kanserlere “duktal adenokarsinom” adı verilir. Bu tip kanserler sıklıkla pankreasın baş kısmında görülürler. Ayrıca, pankreasta bulunan tüm hücre tiplerinden farklı kanser tipleri gelişebilir ancak bunlar duktal adenokarsinoma göre çok daha nadir görülürler.
Pankreas kanseri nasıl teşhis edilir?
Fizik muayeneyi takiben ilk tercih edilen görüntüleme yöntemi ultrasonografidir. Ancak bu yöntemin doğruluğu hastadan hastaya ve tümörden tümöre belirgin ölçüde değişiklik gösterir. Ultrasonografiden sonraki basamak genellikle BT (Bilgisayarlı Tomografi) veya MR (Manyetik Rezonans Görüntüleme) olur. BT ve MR gibi yöntemler pankreas kanserleri tanısında oldukça yüksek doğruluğa sahip yöntemlerdir. EUS (Endoskopik UltraSonografi), henüz çok yaygın olarak kullanılmamakla birlikte, pankreastaki anormal oluşumların tanısında ve ayrımında önemli bir yere sahiptir. EUS için ucunda ultrason cihazı olan bir endoskop kullanılır. Pankreas, hemen mide ve onikiparmak bağırsağı komşuluğunda olduğu için, endoskopik ultrason ile rahatlıkla ve kapsamlı bir şekilde değerlendirilebilir. Ayrıca gerektiğinde EUS eşliğinde tümörden örnek alınabilir. Kan testleri arasında en sık kullanılanlar tümör belirteçleri ölçümüdür. Tümör belirteçleri herhangi bir tümöre özgü ve çok duyarlı olmamakla birlikte, hem bir fikir vermesi hem de takip edilmek üzere kullanılabilir. Bunlar arasında CEA (KarsinoEmbriyonik Antijen) ve CA 19-9 (Karbonhidrat Antijen 19-9) pankreas kanseri için en sık kullanılanlardır.
Pankreas kanseri açısından şüpheli dokudan biyopsi yapılması (parça alınması) ve bunun patolojik incelemeye (mikroskop ile değerlendirme) tabi tutulması standart bir uygulama değildir ve sadece bazı durumlarda başvurulur. Biyopsi ve patolojik incelemenin standart olarak uygulanmasının en önemli nedeni yanlış negatiflik riski yani kanser olduğu halde kanser olmadığı şeklinde yorumlanması riskidir. Özellikle biyopsi yapılması arzu edilen durumlar ise, pankreas kanserini taklit eden bazı hastalıklardan şüphe edilmesi ve tedaviye cerrahi dışı tedavilerle başlanacak olmasıdır.
Pankreas kanseri için tarama testi mevcut mudur?
Hayır. Pankreas kanseri toplumdaki tüm sağlıklı bireylere tarama testi uygulanmasını gerektirecek kadar sık görülen bir kanser tipi değildir. Ayrıca pankreas kanserine yönelik ideal bir tarama testi de henüz mevcut değildir. Ancak pankreas kanseri gelişimi açısından topluma göre belirgin ölçüde daha yüksek riske sahip olan bireylerin düzenli aralarla takip edilmesi gerekir; böylece bu bireylerde kanserin erken teşhisi mümkün olabilir. Bunlar arasında en önemlileri ailevi pankreas kanseri tipleri, bazı genetik hastalıklar ve kronik pankreatittir.
Pankreas kanseri nasıl tedavi edilir?
Teşhisi takiben yapılacak ilk iş hastalığın evrelenmesidir. Evreleme için tomografi, MR, PET ve endoskopik ultrasonografiden faydalanılır. Hastanın ve hastalığın özelliklerine göre uygun tedavi şeması çizilir.
Pankreas kanserinin tek etkili tedavisi cerrahidir. Ancak, sıklıkla kemoterapiden ve bazen de radyoterapiden faydalanılır. Cerrahi olarak tamamen çıkartılması teknik açıdan mümkün olan veya uzak organlara metastaz yapmamış olan pankreas kanserinde (evre 1 ve 2 hastalıkta, evre 3 hastalığın bazılarında) önce cerrahi tedavi uygulanır ve sonra hastalığın kesin evresine göre kemoterapi ve radyoterapi seçenekleri değerlendirilir. Son yıllarda giderek popüler hale gelen “neoadjuvan tedavi” yaklaşımında ise hasta önce kemoterapi ve radyoterapi alır. Eğer tedavi bitiminde hasta hala cerrahi uygulanabilecek bir evrede ise ameliyat edilir. Eğer hastalık kemoterapi altında ilerlemiş ve cerrahi uygulanacak evreyi geçmişse, hastaya cerrahi tedavi uygulanmaz.
Cerrahi olarak tamamen çıkartılması teknik açıdan mümkün olmayan veya uzak organlara yayılmış pankreas kanserinde (evre 3 hastalığın bazılarında ve evre 4 hastalıkta) ilk planda cerrahi tedavi söz konusu değildir. Bu hastalarda tercih edilen tedavi, radyoterapi ile birlikte veya tek başına kemoterapidir. Bununla birlikte, bu tedavilere çok iyi yanıt veren hastalar cerrahi tedavi adayı haline gelebilirler. Ancak, bu kararın mutlaka hasta bazında ve multidisipliner toplantılar eşliğinde verilmesi gerekir.
Pankreas kanserinde tedavi şeması hastaya ve hastalığa özel olarak belirlenir. Yukarıda bahsi geçtiği üzere, bunu belirlemenin en iyi yolu da multidisipliner toplantılardır ya da tümör konseyleridir.
Pankreas kanserinin cerrahi tedavisi hakkında daha ayrıntılı bilgi almak için cerrahi tedaviler bölümündeki "Pankreas Cerrahisi" başlıklı yazıya göz atabilirsiniz.
Pankreas kanserinden kurtulmak mümkün müdür?
Evet. Pankreas kanserinden tam şifa elde etmek mümkündür. Güçlü kemoterapi ilaçlarının geliştirilmesi ve pankreas cerrahisinde ciddi yol kat edilmesi ile birlikte, pankreas kanserinin çirkin yüzü de bir nebze değişti. Öyle ki cerrahi tedavi uygulanan hastaların %30’a varan kısmında, diğer tedavi yöntemlerinin de yardımıyla, beş seneyi aşan yaşam süreleri elde edilebilmektedir. Bu nedenle pankreas kanseri eskiden düşünüldüğü kadar çaresiz bir kanser tipi değildir.